Kandıra taş ocakları

Taş ocaklarından inşaat sahasına taşınan taşlar Taşçılar ocaklarda, “külünk” denilen kesici ve yontucu aletleri ile zeminde yuva açarlar. Daha sonra yuvalara ağız tarafı ince demir keskiler çakılarak taş blok bulunduğu yerden kırılarak çıkarılır. Aslında taşı ocaktan çıkarma işi de ustalık isteyen bir iştir. İyi bir taş ustası taşın damarını bularak balyoz ve keskiyle istenilen boyutta taşı çıkarabilir.

Bu da tamamıyla taşı çıkaran ustanın maharetine ve becerisine bağlıdır. Kesilerek çıkarılan taşlar bir kişinin taşıyabileceği boyutta olurlar. Nevşehir Avanos bölgesi civarında halen Sarıtaş denilen yerde taş ocakları buluyor ve Bu ocaklardan koca şehrin yapı taşları çıkarılıyor. Zaman içinde bu ocakların her biri kocaman birer mağaraya yada adeta eriyen dağlara dönüşmüşlerdir.

Geçmişte Kapadokya bölgesini süsleyen taşlar İnşaat sahasına taşçı eşekleri ile taşınırmış. 20-30 eşek birden sürü halinde taş ocaklarından inşaat alanına taş çekerlermiş.. Çuvallarının iki yanına kendirlerle bağlanan taşları toplu halde hiç dağılmadan yapı sahasına taşırlardı. Bu taşlar eşeğin sırtından düşmeden kilometrelerce taşınırdı. Aslında buradaki maharet taşın hayvanın sırtına özel bir şekilde bağlanmasındaydı.

İnşaat alanına yığılan taşların bundan sonraki serüvenleri yapıcı da denilen taş yontucularıyla devam eder. Bu ustalar bir bakıma hem yontucu hem mimar hem de inşaatçı kabul edilirler. Her mesleğin bir piri olduğuna göre taş ustalığının da piri Hz. İbrahim Halilullah peygamberdir.

İnanışa göre Kâbe’nin inşaatından sonra Urfa’ya gelmiş ve Halil Rahman külliyesini yapmıştır. Yanında yetiştirdiği birçok taş ustası da daha sonradan Antep, Mardin, Diyarbakır ve Nevşehir yörelerine dağılarak mesleğin yayılmasını sağlamışlardır. Türklerle beraber yaşayan Süryaniler ve Ermeniler de taş işçiliğini öğrenmişler ve kendi kutsal binalarını ve evlerini yapmışlardır.